OYUN TANITIM








  • -------------------------------------------------------------------------------------------------
  • Transformers: The Game


      Grafik
    Ses
    Genel

    Değişime hazırlanın


    Mitolojik çağlardaki Titan'lardan bu yana, devasa varlıklar insanlara hep çekici gelmiştir. Modern çağların mitolojisi sayılabilecek, çizgi roman ve filmler de ise bu adet hala devam ediyor. Voltran, Transformers ve Robotech, bir biri ardına yapılan bu üç devasa robot hikayeleri, dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip. Bunlar içersinde özellikle Transformers, günümüz dünyasına ve yaşam şeklimize uyum sağlayışıyla, daha fazla ilgi çekmişti. Şimdi, ise Stephen Speilberg ve gençken çizgi filmin hayranı olan Michael Bay'in elinden, bu robot efsanesi beyaz perdeye aktarıldı. Filmin konusuyla yer yer paralel giden Transformers The Game'de bilgisayarlarda yer edinmeye hazır...

    Cybertron adlı gezegen teknolojik ve kültürel olarak, dünyamızdan milyonlarca yıl ileridedir. Burada sadece makineler ve robotlar yaşar. Bin yıl önce, buradaki en baskın iki ırk iyiliğin koruyucusu Autobotlar ve sadece yıkım isteyen Decepticonlar Allspark adlı bir cihaz için savaşa tutulurlar. Allspark, tüm mekanik cihazları canlandırabilecek bir güce sahiptir. Transformers'larında yaşamlarının kaynağı yine bu cihazdır.

    Decepticon lideri Megatron bu cihazı kullanıp, Cyberton'u ele geçirmek ister, Autobot lideri Optimus Prime ise, en büyük düşmanının bu hayalini engellemeye çalışır. Uzun süren bir savaş sonucunda, Cybertron'da harap olmuş, gezegendeki yaşam kaynaklarının hepsi tükenmiştir. Optimus ise çareyi, Allspark'ı alıp gezegenden kaçmakta bulur. Bu cihaz dünyaya düşer. Dünyamız bu büyüklükte bir savaşa hazır değildir, ancak Megatron için bu kadar ilkel bir gezegenle karşılaşmak büyük bir şanstır. Decepticonlar Allspark'ı bulmak için dünyayı işgale başlar. Autobot ise ne pahasına olsa, ilkel insan yaşam formunu korumak için dünyamıza gelir.

    İyiyle kötünün mekanik savaşı

    Oyun tam bu noktada bize kontrolü bırakıyor. İki ırkta tıpkı çizgi filmde olduğu gibi, dünya koşullarına daha iyi ayak uydurabilmek için, günümüz araçlarını incelemeye başlarlar. Her biri, araba, uçak, helikopter gibi cihazlara dönüşmeye başlar. Transformers'ın özünü oluşturan değişim de zaten budur. Tranformers The Game’i açtığımız zaman, bizi müthiş bir animasyon karşılıyor. Hem genel olarak konuyu anlatıyor hem de karşılaşacağımız şeyleri görüyoruz. Oyunun animasyon kalitesi çok iyi olmuş. Görevler sıradanda karşımıza çıkan bu animasyonlar, en az filmin kendisi kadar kaliteli. Ana menüden bu iki ırktan birini seçerek oyuna başlıyoruz. İki taraf içinde ilk bölüm, eğitim amaçlı düzenlenmiş. Bir çok oyundaki gibi konuya salt iyilerin gözünden bakmaktansa, iki tarafı da kontrol etmek güzel bir detay olmuş.



    Transformers The Game'de bir çok film oyunu gibi, bize devasa bir harita üzerinde istediğimiz gibi dolaşma imkanı sağlıyor. Tek bir tuşla istersek araç halimize, istersek de robot halimize dönüşüyoruz. Eğer Autobotları seçersek, görevimiz insanları korumak, etrafta olay çıkartan Decepticonları engellemek. Decepticonlarda ise tek görev önümüze geleni yıkmak. Özellikle bu ırk bol bol stres atmanızı sağlayabilir. Autobotlar'da insanları ve etrafı korumaya çalışıyoruz ama bir bina kadar boyu olan robotlarla bunu yapmak çok zor. İster istemez iki devasa robot bir biriyle karşılaşınca, çevreye büyük zarar veriyoruz.

    Halo 2



      Grafik
    Ses
    Genel

    Konsol sahipleri onun kulağını her daim çınlatıyor olsa da, aradan geçen onca yılın ardından bir PC kullanıcısı olarak kendilerine "eski dost" tabiriyle hitap etmemin yerinde bir karar olacağına inanıyorum. Çünkü Master Cheif "monitör ekranını" ziyaret etmeyeli nereden bakarsak dört kocaman yıl geçmiş. Kuraklığın oyun dünyasında da sıçradığı şu günlerde tamamen eksi moda bir "birinci kişi bakış açılı ateş etmece" oyununa kimse hayır demez herhalde. Bir de bu oyun Xbox'la özdeşleşmiş bir isme sahipse, Halo'nun bu ikinci PC çıkarmasına seyirci kalamayacağınızdan adım gibi eminim.

    Yalnız ilk denemesinde Halo'nun Xbox'ta ki kadar PC kullanıcılarını da kendine hayran bırakabildi mi diye hatırlayacak olursak, bu tabi biraz öznel bir soru olur. O yüzden bunu çok fazla kurcalamak istemiyorum. Ama gördüğüm kadarıyla Sayın Bungie, Halo 2 için fazlaca ders çıkarmış gibi duruyor. Çünkü uyarlama olmasına rağmen böylesine iddialı bir şekilde karşımıza çıkması beklentilerin de had safhaya taşınmasına neden oluyor. Tabi oyunu yıllar evvel Xbox'ta deneyenler için birçok şey sürpriz olmayacaktır. O yüzden bu konuda fazla dil dökmeye gerek görmüyorum. Halo'yu büyük keyifle oynayan bizler için Halo 2'nin de aynı oranda başarılı olacağına inanmak zor değil.

    Halo Dayı

    Teknik ayrıntılara hemen geçmeden önce oyunun senaryosu hakkında bir iki bir şey söyleyelim. Özellikle konunun işleyiş şekli çok hoşuma gitti. İlk birkaç bölüm Master Cheif ile senaryoyu kaldığı yerden devam ettirdikten sonra karşı tarafın kontrolünü ele alıp, temelde bağlantılı fakat bambaşka sayılabilecek bir maceraya daha atılmak gerçekten çok iyi olmuş. Daha önce birçok oyunda gördüğümüz bu uygulamayı Halo serisinde de tecrübe etmek oyunun başarısı açısından gerçekten çok önemli. Her ne kadar oynayışta büyük farklılıklar yaşanmasa da senaryoyu birde karşı tarafın gözünden görmek beraberinde oyuncunun nefes almasını sağlayacaktır.

    Sakın yanlış anlamayın. Oyuna sıkıcı demek istemiyorum. Bence yapımcıların oyunu bu şekilde tasarlamaları yine çok yerinde bir karar olmuş. Bunun tekrar oynanabilirliğe de etki ettiği çok açık. O yüzden oyunun senaryosunu daha doğrusu senaryonun anlatım şeklinden memnun kaldığımı belirtebilirim. Tabi bunda videoların etkisini unutmuyoruz.

    Parlayan İnsanlar...

    Baştan belirtmek istiyorum oyunun grafikleri konusunda aşırı bir beklentiniz olmasın. Elbette kafadan grafiklere kötü demek istemiyorum ama kontrol elime verildiği ilk anlarda kaplamalar konusunda küçük çaplı bir hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmek istiyorum. Konsoldan PC'ye çevrilen oyunların alışılageldik problemlerinden biri yine bu sorun olsa da böylesine isim yapmış bir oyunun PC'de daha yakışıklı görünmesini dilerdim. Hatırlar mısınız bilmem ama ilk Halo'nun da sayılı eksilerinden biriydi bu. Neyse, ilk oyunla Halo 2'yi grafiksel bağlamda karşılaştırdığımız zaman arada dağlar kadar fark olduğunu görmek zor değil. Halo 2'nin Xbox için piyasaya çıktığı tarihi göz önünde bulundurduğumuzda 3 yıl gibi bir sürenin geride kaldığını görüyoruz. Her ne kadar PC'ye çeviri yapmak için biraz geç kalındığını düşünsem de oyunun "yeni nesil grafik teknolojisi" mevzusunu kenarından köşesinden yakalayabildiğini belirtebilirim. Grafikleri ilk gördüğümüz anda bunu hissedebiliyorsunuz.
    Prince of Persia Classic

     


     

      Grafik
    Ses
    Genel

    Yaklaşık 18 yıl önce saf stresi eğlence haline çeviren, bize sırf kılıç kullanmak dışında uzun boşluklardan atlamayı öğreten, zamanın önemini kavratmayı başaran bir oyun vardı hani. Arkadaş veya kuzen ile bir Apple; olmadı Amiga 500'ün karşısına geçip "Sen öldün sıra bende. Ver bakayım o klavyeyi." nidaları arasında oynanan, o bir türlü bitirilemeyen oyundu Prince of Persia. Jaffar tarafından kaçırılan prensesi kurtarmak için sadece 1 saat, 3 tane hak ve 14 bölümü karşımıza fırlatan acımasız ama bağımlılık yapan oyunun karakter animasyonları da göz doldurucuydu. Zamanının ilk hareket yakalama teknolojisiyle yapılan oyunlardan da biri olan PoP, gerçek bir klasikti. Zaman zaman gaza gelip "Hadi bir emulatör yükleyeyim de PoP oynayayim." diyenler ve de yapanlar olmuştur kesinlikle. Fakat bir Xbox 360'ınız varsa, birde PoP hastasıysanız size mükemmel bir haberim var. Ubisoft ve Gameloft işbirliğiyle, yeni nesil konsol grafikleriyle ve artılarıyla PoP yeniden yapıldı. O atmosferi ve oynanışı korunarak, birazcık da cilalanarak Prince of Persia yine karşımızda!



    Oyun geçtiğimiz Çarşamba günü Xbox Live üzerinden 800 puanla satışa sunulduğu anda indirdim, kapımı ve de müziğimi kapattım. Hatırlarsanız orjinal oyun da müzik içermiyordu. Herhangi bir eksisi var mıydı? Hayır tabiki. 60 mblik oyun iniverdiği anda acayip bir heyecana kapıldım. Acaba beni o eski günlere geri götürebilecek, o stresi yaşatabilecek miydi?

    Ana menüde puan tablosu ve tek kişilik oyun seçeneğinden başka bizi ilgilendiren birşey yok. Tek kişilik oyuna girdiğimizde, normal "Git ve Prensesi kurtar", zamana karşı ve survival seçenekleri karşımıza çıkıyor. Zamana karşı oynarken bölümlerde harcadığınız zaman rekorlara geçiyor ve onları kırmaya çalışıyorsunuz. Hayatta kalma modu olan Survival'da ise normal oyunu sadece tek bir canla oynuyorsunuz. Açıkça o modu seçmeye tenezzül etmediğimi söyleyeyim. Bir kaç yıl oynadıktan sonra belki. Oyuna normal modla başladım. Hemen o ilk demonun yeni versiyonu karşıma çıktı. Jaffar, Prensesin yanında, ona evlenme teklif ediyor. Prenses istemeyince de yanında sadece bir saatlik yaşamı olan bir kum saati dikiveriyor. Prenses eğer bu bir saat içinde Jaffar'la evlenmeyi kabul etmezse ne oluyor siz düşünün. Evet, ne yazıkki onu kurtarmak için sadece bir saatimiz var. Oyun başladığında ilk farkettiğim ve gözlerimi dolduran şey bölümlerin bire bir aynı oluşu idi. E tabi ki de öyle olacaktı. Hemen hatırladığım kadarı ile aşağıdan devam ettim. Karakter animasyonları o ilk oyun kadar etkileyici. Koşmadan yuvarlanmaya geçişler, zıplayışlar, atlayışlar... Hepsi kusursuz. Grafikler 50 mb'lik bir oyuna göre gerçekten şahane. Kaplamalar gayet yerinde kalitede. HDR efekti de had safhada kullanılmış. Yanlız o ilk oyunun depresif renklerini hatırlarsınız. Bu oyun birazcık daha neşeli diyebilirim. Eski oyundaki on renkten ziyade, resmen gözlere şenlik.

    Yaklaşık 18 yıldır bekleyen prensimiz bir değişmiş bir değişmiş. O beyazlar içindeki prensimiz kas yapmış, üstünü çıkarmış. Güneş altında koşmaktan saçlarıda biraz kararmış hani. Bir nevi şu son yeni çıkan PoP oyunlarındaki prense dönmüş arkadaşımız. Jaffar ve Prenses aynı kalmışlar. Bu zaman içinde tipine kadar prensimizin hareketlerine de yenilikler gelmiş. Matrix hesabı duvara tekme atıp arkadasındaki çıkıntıya tutunmalar, ters taklalar atmalar... Eski oynanışı baltalamıyor, hatta hoş olmuş diyebilirim.

    Atletik hareketler kadar kılıç dövüşlerinde de yeni birşeyler var. Malum konsolumuz bayağı yeni, niye tüm nimetlerini kullanmayalım? Zorluk olarak hafif bir kolaylaşma hissetsemde aldığım yeni tatlar yüzünden pek üzülmedim doğrusu. Mesela artık kılıcımız düşmanımızınkiyle kitlenebiliyor. O anda yapmamız gereken X tuşuna inanılmaz hızlarda basıp çekmek. Düşmanımızın kıyafeti ne kadar çatafatlıysa bu basıp çekme hızımızda o kadar fazla olmak zorunda. Atak karşılama tuşuna (B) bastığımız anda ise zaman yavaşlıyor, sesler bir anda boğuklaşıyor. Tüm hareketler yavaşladığı için artık bir saniyeliğine düşmanımız açık veriyor mu, bu bloktan sonra saldırıya müsait mi gibi ipuçlarına sahip olabiliyoruz. Çok iddialı ve riskli olan bu efekti gayet yerinde ve haddinde kullanmışlar.

    Oyunda yine karşımıza çıkan güçlü askerler aynı yerlerde. Zorlukları çok hafif bir şekilde azaltılmış halde. Biliyorsunuz eski oyun resmen bitmiyordu çünkü. "Her oyun bitmeli" mantığıyla buna da el atılmış. Bize verilen 1 saat dolsada dolmasada prensesi kurtalabiliyoruz artık. Çünkü ilk sefer oynayanların oyunu bu kadar kısa süre içinde bitirmeleri birazcık zor.



    Artık bölümlerin belli yerlerinde checkpoint'ler var. Ölürsek ister o checkpointten, ister bölümün başından başlayabiliyoruz. Yanlız checkpointten başlarsak, ölmeden önce harcadığımız zaman bize geri verilmiyor, sayaç kaldığı yerden geri saymaya devam ediyor. Eğer bölümün başından başlamak isterseniz bir daha düşünün derim. Çünkü seçeneğe girdiğimiz anda bir daha en son geçtiğimiz checkpointten başlama hakkımız siliniyor. Bundan sonra tek çare tekrar oraya kadar gelmek.

    Gerçekten çok başarılı ve haz verici bulduğum bu yeni yapıt, adının ve prensimizin asilliğini korur nitelikte. Yanlızca Xbox Live üzerinden satın alınabildiği için çoğu banlanan Türk PoP fanlarını üzeceği kesin. Açıkçası oyun, piyasada olan bir sürü Xbox 360 oyunundan çok daha iyi. Banlanmayan oyuncu arkadaşlarıma verecekleri 14 YTL'ye kesinlikle pişman olmayacaklarını garanti ediyorum.


     

     

    ESRB ve PEGI derecelendirme kuruluşları bu oyunu içeriği itibarıyla 16 yaş ve üzerindeki tüm oyuncular için önermektedir

  •  Spiderman 3


      Grafik
    Ses
    Genel

    Dostane komşumuz Spider-Man beyaz perdeye üçüncü kez ağını attı. Tabi ki filmine eş zamanlı olarak oyunu da bizlerle birlikte. Filmi pekiyi olmasa da oyun, güzel şeyler vaat ediyor. Kendisini bol, bol filmlerde de gördüğümüz Stan Lee tarafından yaratılan karakterimiz, dünyaya çok az çizgi roman kahramana nasip olmuş bir şeyi başardı. İlk olarak 1962 yılında, Amazing Fantasy adlı farklı kahramanları anlatan bir çizgi romanın 15. sayısında, dünyaya kendini tanıttı. O zamandan beri, dünya çapında büyük fan bir kitlesine sahip. Çok az kahramana nasip olan özelliği ise, her nesilden çocukları kendine bağlayabilmesi. Ufak bir çocukken, babamdan, gizli olarak o zamanlar siyah beyaz çıkan, Örümcek Adam çizgi romanlarını alıp okurdum. O zamanlar, Spider-Man adına en fazla bu ve birkaç ufak promosyon malzemesi bulunabiliyordu. Şimdi ise ‘Duvar Tırmanıcı’ dostumuzun, kalemden, çoraba kadar her şeyin üzerinde resimleri var. Kıyafetleri bile makul fiyatlar da denilebilir. Örümcek Adam eğitim merkezi, açılsa şaşırmayacağım...

    Spider-Man’i bu kadar popüler yapan şey nedir diye sorarsak eğer, birçok kahramanın aksine hedef kitlesine müthiş uyuyor. Öncellikle genç, normal hayatında sıradan, taktığı maske sayesinde bir sembol ve insanlar kendini onun yerine koyabiliyor. Kimse kendini kolay, kolay Superman olarak düşünemez sanırım. Birçok süper kahramanın aksine, ailesi ve onlara karşı bir bağı var. Kendi hayatını kurmak için uğraşıyor. Diğer kahramanlar gibi nereden geldiği belli olmayan para kaynaklarına sahip değil. Hemen hepimiz gibi, parasını kendi kazanıyor. Hatta bunun için kullandığı yöntem çok eğlenceli. Son yıllarca, özellikle “Civil War” adlı seride, canlı yayında gerçek kimliğini açıklaması gibi, karakteri zedeleyen ve orijinalliğini bozan şeyler yaşanmış olsa da. Hala çizgi roman dünyası için önemli bir karakter. Hakkında yazılacak çok fazla şey var, sırf hayatının gidişatı, klonlanması gibi maceraları için bile sayfalarca yazılabilir. Hemen korkmayın canım, bunları yazmayacağım, ama oyunla ilgili yorumları okumak için biraz daha sabretmeniz lazım...

    Şimdiye kadar dünya üzerinde çıkmış her konsol için en azından bir tane Spider-Man oyunu yapıldı. Zamanın efsane konsol halk dilindeki adıyla ‘Kara Kutu’ ya da ‘Ateri’ deki, bir gökdelenin tepesine çıkmaya çalıştığımız ilk Spider-Man oyununu oynayanlar, yenileriyle karşılaştırıp, oyun sektöründeki evrimi bile görebilirler. Diğer kahramanların aksine, Spider-Man PC’lere vefalı davranan birisi. Yakın dönemde piyasaya sürülen tüm örümcek oyunları, PC’ye de çıktı. Bunları, kısaca hatırlatmak gerekirse…

    Bizi ağına düşüren oyunlar

    İlk olarak 2001 yılında, çizgi romanı baz alan bir Spider-Man oyunu ekranlarımızı süsledi. Zamanına göre gayet iyi bir aksiyon oyunuydu, ancak fazla renkliydi. Human Torch, Black Cat ve Venom gibi çizgi roman karakterleriyle karşılaşıyorduk. Aslında Peter’ın hayatında etkili olan hemen her kişi bu oyunda karşımıza bir şekilde çıkıyordu. Duvarlarda yürümek ve ağlarımızla oradan oraya sallanmak, en önemlisi Venom ile yarışmak müthiş zevkliydi. Değişilik kostüm seçenekleriyle birlikte iyi bir deneyimdi. Bir yıl sonra ise, ilk Spider-Man filminin gösterime girmesiyle birlikte yeni bir oyun daha geldi. Temel konu olarak ilk filmin konusuna odaklanmıştı, Spidy’i ve Peter Parker’ı Toby Macquire seslendiriyordu. Zamanına göre biraz abartı bir sistem istese de, başarılı bir oyundu. Çizgi romandaki düşmanların biraz modernize edilmiş halleriyle savaşıyorduk. Diğer Spider-Man oyununa göre, daha özgür ve iyi bir oynanışa sahipti. Şehrin detayları göz dolduruyordu. Ayrıca hava da süzülme zevkini de az çok vermişlerdi. Tek kusuru, ağlarımızın, bina yerine, gökyüzüne yapışıyor olmasıydı. Örümcek ağlarının aktif bir kullanımı yoktu. 2004 yılında, serinin ikinci filmiyle birlikte, oyunu da piyasaya sürüldü. Bu oyun PC kullanıcıları için tam bir felaket olmuştu. İlk oyundaki gibi bir oynanış ve daha iyi bir oyun bekleyenler, hayal kırıklığıyla karşılaştı. Yapımcılar PC versiyonunu konsollardan farklı yapmaya çalışmıştı. Ancak işin altında kalkamamışlardı. Mouse ağırlıklı interaktif bir oynanış hedefleyen yapımcılar, daha çok kalas ya da kütükçe bir oynanış tarzı geliştirmişlerdi. Ancak yaşça küçük olan oyuncuları tatmin edecek bir yapısı vardı. Mouse ile belirli noktalara nişan alıp, Manhattan şehrinde sözde özgürce dolaşıyorduk. Hiçbir çevikliği olmaya Spider-Man harmandalı oynar gibi hareketlerle, gök delenlerin arasında dolaşıyordu. Bu oyun yüzünden gerilen bünyelere 2005 yılında ilaç gibi Ultimate Spider-Man oyunu geldi. Çizgi romansal grafikleri ve özgürlükçü bir oynanış stiline sahipti. Her ne kadar ülkemizde pek bilinmeyen Ultimate evreninde geçtiği için, herkese hitap etmese, gayet güzel bir aksiyon oyunuydu. Hem Spider-Man hem de Venom’u oynayabiliyorduk. Tüm bu oyunlar içerisinde ilk kez, gökyüzünde süzülüyormuş, hızlıca gökdelenler arasında dolaşıyormuş hissine kapılıyorduk. Oyunun kusurları çoktu, ama herkesin aklındaki Spider-Man tarzı da hemen, hemen buydu. İstersek, etrafta dolanırken, şehirde çıkan olayları hallediyorduk, istersek de, ana hikayeye devam ediyorduk.
    Evet, şimdi sıra esas konumuz geldi. Spider-Man 3, kendinden önce gelen tüm oyunların karışımı. Ultimate Spider-Man’deki özgürlük, Spider-Man 2’deki interaktiflik ve Spider-Man 1’deki oynanış. Hemen söylemek istiyorum ki, bir aksiyon oyunu için fazlasıyla yüksek bir sistem istiyor. Ne yazık bu yönüyle, birçok orta düzey PC oyunsunun canını yakacak. Yeni Nesil konsolların grafiklerini kullandığı için, böyle bir durum ortaya çıkmış.

  • UEFA Champions League 2006-2007


      Grafik
    Ses
    Genel

    Futbol denince insanların aklına gelen önemli bir kaç organizasyon vardır. Bunlardan Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası her ne kadar milli takımlar için en önemli turnuvalar olsalar da, lig takımları bazında akla gelen en önemli turnuva hiç şüphesiz Şampiyonlar ligidir. Turnuva takımlarının kendi liglerinin şampiyonları ve müteakipçileri olması münasebetiyle en kaliteli takımlar olmaları, turnuvanın avrupanın en iyi takımını belirlemesi, izlenme oranının en üst düzeylerde olması, turnuvanın maddi getirisinin yüksek olması ve bunun oyunlara ve mücadeleye etkisi, buna orantılı olarak futbol kalitesinin üst düzey olması ve izleyenlere vermiş olduğu büyük heyecan sebebi ile şampiyonlar ligi her zaman klüp bazında en revaçta olan spor organizasyonu olmuştur. İzleyenlere verdiği büyük heyecanı bir çok oyuncu PC veya konsollarında da yaşamayı elbette istemektedir. İşte bu heyecanı PC'lerimize taşıyacak bir oyun var yine karşımızda. EA Sports Fifa 07 ile büyük benzerlikler taşıyan yeni oyunu UEFA Champions League 2006 -2007 ile biz oyuncuların yine karşısında...

    EA Sports "It's in the game..."

    UEFA Şampiyonlar Ligi için yapılan bütün yatırımlar neredeyse yerini bulmuştur desek mübalağa etmiş olmayız. Her ne kadar maddi kazancın yüksek olması ön planda tutulmuş olsa da(her zamanki gibi) UEFA Şampiyonlar Ligi 2006-2007 oyunu ile EA sports karşımızda gerçekten Şampiyonlar Ligi heyecanını şimdiye kadar aynı isimle çıkmış oyunların tümünden kat kat fazla hissettiriyor diyebilirim. Oyunda görselliğe oldukça önem verilmiş bu sefer. Açılış videosunda geçen sezonun şampiyonlar ligi müsabakalarından görüntülerle karşılaşıyoruz o meşhur şampiyonlar ligi müziği eşliğinde ve bu bize heyecan verici bir oyunun içine girdiğimizin sinyallerini daha en baştan veriyor. Menüye geldiğimizde ise benim şimdiye kadar gördüğüm en iyi menülerden biri olduğunu söyleyebileceğim bir menü çıkıyor karşımıza. Menüde de görsellik üst düzeyde tutulmuş. Çok hoş renkler tonlar ve ışıklarla bezenmiş butonlar geçişler vs. her şey göze çok hoş gelir cinsten hazrılanmış menülerde. Menü seçeneklerinde ise ufak tefek değişiklikler dışında Fifa 07 oynamış olanların yabancılık çekmeyeceğini düşünüyorum. Menü seçeneklerine tek tek daha sonra değineceğim. Oyunda en dikkat çekici faktör olarak karşımıza çıkan şey bu sefer atmosfer olmuş. Oyunda şampiyonlar ligi heyecanını yaşatabilmek adına gerçekten başarılı bir çalışma konmuş ortaya. Grafikler, sesler ve oynanış bu atmosferi olumlu yönde etkiliyor tabi. Her ne kadar Fifa 07 ile oynanış açısından benzerlikler taşıyan bir oyun da olsa, ufak tefek bazı değişiklikler oyunu daha oynanabilir kılmış. Oynanış daha gerçekçi kılınmış ki bu yıllardır Fifa serisinin(EA Sports'un) en büyük eksiği olarak gösterilen şeydi. Artık daha gerçekçi paslar, ara paslar, ortalar , şutlar çalımlar atabilecek, sizinle dişe diş mücadele eden rakipler karşısında zorlanabileceksiniz. Hatta yeni geldğinde sinirlerinize hakim olamayabileceksiniz. Bunda oynanışta ve özellikle kalecilerde olan büyük hatalar çok etkili olacaktır.Oyunda müthiş atak organizasyonları gerçekleştirilebiliyor. Öyle ki bu atakların kalitesi şu anda hiç bir futbol oyunuyla kıyaslanmayacak kadar iyi. Müthiş ver kaçlarla, uzun toplarla, seri paslarla ve aklınıza gelebilecek neredeyse tüm hareketlerle atak organizasyonu yapmanız ve rakip kaleyi zorlamanız mümkün.

    Fifa 07'de karşımıza çıkan en büyük oynanış eksikliklerinden biri omuz omuza mücadelelerdi. Bu oyunda bunun giderilmesi en büyük beklentimizdi. Bu konuda EA Sports her ne kadar ilerleme kaydetmiş olsa da, her ne kadar omuz omuza mücadelerde adam geçmek biraz daha zorlamştırılmış olsa da, yine de oyunun en zayıf halalarından biri olarak göze çarpmakta. Omuz omuza rakibinizi durdurmanız neredeyse imkansız hale getirilmiş. Yine de burada bir artı olarak şunu söyleyebilirim. Fifa 07'de önden koşan rakibe yetişmeniz imkansız gibiydi. Artık pres yapmadan düz koşula topla giden rakibi yakalamanız çok daha kolay. bu şekilde önüne geçip topu alabiliyorsunuz. Eğer rakibiniz sizden çok daha hızlı değilse. Yani anlayacağınız neredeyse her seferinde rakipten hızlı olup önüne geçmeniz gerekmekte topu almak için.Omuz omuza aldığınız çok az oluyor. Ataklarınız sırasında omuz omuza rakibinizle birlikte cesa sahasına rahatça girebiliyorsunuz(bunu rakibiniz de yapabiliyor) ki bu da çok kolay goller olmasına sebebiyet verebiliyor. Rakipleri durdurmak için ya bu dediklerimi ya da faul yapmalısınız ki bu da pek hayrınıza olmayabiliyor, çünkü oyunun yine en zayıf halkalarından biri olan frikikler, aynı kalitesizlikte ve saçmalıkta karşımıza getirilmiş. Rakibin çektiği neredeyse tüm şutlar kaleye gidiyor ve çok sert şutlar çekiyorlar ve bunların yarısından çoğu da gol oluyor. Hem de çok çok uzak mesafelerden. İşte bu tüm oynanışı katledebiliyor. Her şey iyi giderken, rakibe tek pozisyon bile vermemişken 40 metreden gol yemek kimsenin hoşuna gitmeyecektir. Frikiklerden gol atmak kolay olduğu gibi , çok kaliteli ortalar açılabiliyor da olması göze hoş geliyor. Uzun toplarda ve şutlarda olduğu gibi, frikiklerden açılan ortalarda da topun falsosunu sertliğini ayarlayabiliyoruz... Top fiziğinin Fifa 07'ye oranla daha kaliteli yapıldığını da söylemek gerekiyor bu noktada. Topun ağırlığı ve gidişi artık daha gerçekçi görünüyor.. Havada süzülüşü , yerde yuvarlanışı , falso alışı, rüzgardan etkilenmesi vs. gibi şeyler top fiziğinin ne kadar kaliteli olduğunun göstergesi. Bu noktada oyun kendini iyice aşmış durumda. Hava topu mücadeleleri ise çok gerçekçi yapılmış. Özellikle ceza sahasındaki topa vurma mücadelesi sırasında müthiş karamboller oluşabiliyor ve bu da oyunun heyecanının birden artmasını sağlıyor. Kafa topunu kazanıp attığınız gollerde ise ortaya çok gerçekçi kafa golü görüntüleri çıkabiliyor. Oyunda top fiziğinden bahsetmişken, oyundaki topların ve formaların orjinal, lisanslı olduklarını eklemem gerekiyor..

  • td.edit_navi_headbg{background-image: url(URL);} td.nav_heading{background-image: url(https://img.webme.com/pic/n/naazimca/naazimcabuton6.gif);height: 25px;padding-left: 27px;font-size: 14px;font-weight: bold;} td.nav{background-image: url(https://img.webme.com/pic/n/naazimca/naazimcabuton6.gif);height: 33px;} td.nav:hover{background-image: url(https://img.webme.com/pic/n/naazimca/naazimcabuton6.gif);height: 33px;} td.nav a{color:#FFFFFF;text-decoration: none;font-size: 11px;} td.nav a:hover{color: ;text-decoration: overline underline;font-size: 11px;} td.nav a:visited{color: # FF0000;font-size: 11px;font-weight: bold;} td.edit_below_nav{visibility: hidden;} td.edit_rechts_cbg{background-image: url(URL);width: 100%;} td.edit_content_top{height: 33px;background-image: none;font-size:14px;font-weight:bold;text-align: center;} td.edit_content{padding-left: 20px;background-image: none;} td.edit_content_bottom{background-image: url(http://www.cilesiz-mermer.com/images/TorosSiyah.jpg);height: 33px;} td.edit_content_bottom2{background-image: url(URL);height: 38px;} td.headline2{visibility: hidden;} td.sidebar_heading{background-image: url(https://img.webme.com/pic/n/naazimca/naazimcabuton6.gif);height: 25px;font-size: 14px;font-weight: bold;text-align: center;} .shouty, .shouty2, .shouty3, .shouty4, .shouty5{background-image: url(URL);background-color: transparent;border: 3px dotted #fff;} td.edit_rechts_bottom{background-image: url(URL);width: 15%;} td.edit_rb_footer{background-image: url(URL);} td.edit_rechts_sbg{background-image: url(URL);visibility: hidden;} td.edit_header_full{background-position:center;background-repeat:no-repeat;background-image: none;} body {background-image:url(http://www.cilesiz-mermer.com/images/TorosSiyah.jpg);background-attachment: fixed;} -->
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol